Welcome to Our Website

44 milyon liraya park yeri! Bir şehrin kabusu: Arabayı alanın plakaya parası yetmiyor

Derleyen: Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr – Dünyanın en kalabalık 2’nci ülkesi olan Çin’deki dikey yapılaşma ve hızlı inşaat yöntemleri, sınırlı toprak kaynaklarını en iyi şekilde kullanmalarını sağlıyor. Ancak bu çözümler bazı önemli sorunları da beraberinde getiriyor. Çin’de yaşayan insanlar bu sınırlı topraklarda yalnızca küçücük dairelerden oluşan apartmanlarda yerleşim sıkıntısı çekmiyor. Bu ülkede araç sahibi olmak da başlı başına bir sorun. Sınırlı ve yüksek ücretli park alanları, plaka kodu gibi sistemler aracınızı istediğiniz gibi kullanmaya fırsat vermiyor. Sorunlara çözüm olabilmesi için yalnızca arabalar için inşa edilen dev asansörlü gökdelenlerin proje tasarımı hızlandırılıyor. Tüm şartları göz önünde bulundurduğunuzda, Çin’de araç sahibi olmak gerçekten mantıklı gelir mi?

GÖĞE YÜKSELEN BETON AĞAÇLAR

Çin geniş arazilere sahip bir ülke değil. Konutlarla donatılan arsaları da bu nedenle çok pahalı. Çinliler, ellerindeki arsalardan en fazla verimi almak amacıyla şehirlerini gökdelenlerin gölgesinde kurmayı tercih ediyor. Doğal alanların kısıtlı olduğu Çin’de, gökdelen yapımı için gerekli teknolojinin aktif kullanımına yeni başlanan dönemde geliştiğinden, diğer ülkelerden daha fazla gökdelene rastlanıyor. 1960’lı yıllarda inşa edilen ve şehirleri planlanmış birçok Batılı ülkenin aksine, Çin mevcut bilgilerden yararlanarak daha verimli şehirler yaratma çabasında. Artan gayrimenkul fiyatları, insanları gökdelenler gibi yüksek değerli mülklerin sahibi olmaya yönlendiriyor. Bu durum da konut taleplerini ve şehirlerdeki gökdelenlerin sayısını artırıyor.

Dünyanın en kalabalık ülkeleri sırasında ilk sıralarda yer alan Çin, şehirleşme ve nüfus artışıyla birlikte ciddi bir alan sıkıntısıyla karşı karşıya. Megakentlerin hızla büyümesi, zaten sınırlı olan yaşam alanlarını iyice daraltıyor. Şehirleşme ve hızlı nüfus artışı, konut talebini artırdığı için yaşam alanlarının çok daha küçük ve yoğun hale gelmesine sebep oluyor. Bu hızlı şehirleşme süreci, kentlerde bulunan tarım arazilerinin de gökdelen şantiyelerine dönüşmesinin en büyük sebeplerinden. İş merkezleri, yollar, köprüler, havaalanları gibi projeler de geniş alanları kapladığı için ülkede tarım yapılacak arazilerin yüzölçümü gün geçtikçe azalıyor. Artan konut ihtiyacı beraberinde tüm hızıyla süren yapılaşmayı da getirdiğinden, yeşil alan ve parklar azalıyor. Ayrıca azalan şeyler arasında tüm o dev yapılarda yaşayanların araçlarını park edecekleri otoparklar da var.

ZORLUKLAR PEŞ PEŞE  GELİYOR

Yaşamanın gün geçtikçe daha da zorlaştığı bu ülkede araç sahibi olmakta bir hayli zor. Çeşitli vergiler, özellikle yeni üretilen araçların yüksek ücretlerle satışa çıkmasına neden oluyor. Araç sahibi olanları ise farklı problemler bekliyor. Park alanlarının kısıtlı olması ve yüksek park ücretleri, araç kullanımını oldukça sınırlıyor, hatta araç sahibi olmak olmamaktan daha zor hale gelebiliyor. Şehirlerin yoğunluğundan kaynaklanan trafik ise araç sahibi olmanın getirdiği en ‘kolay’ zorluk.

Çin’de araç sahibi olmak, sadece mali açıdan değil, aynı zamanda pratik anlamda da birçok zorlukla karşı karşıya kalmanıza neden oluyor. Araç kullanımı için gereken lisans ve plakaların yüksek maliyetleri, ulaşım hakkını sınırlıyor. Uzmanlar, toplu taşıma sistemlerinin geliştirilmesi ve mevcut şehirleşme modelinin gözden geçirilmesiyle bu tür zorlukların azaltılabileceğini belirtiyor olsa da, sürekli artan nüfus ve hızla büyüyen şehirler bu çözümlerin hayata geçirilmesini zorlaştırıyor. Dolayısıyla araç sahibi olmanın getirdiği problemler ve şehir içi ulaşımın zorlukları, Çin’de yaşayanların karşılaştığı en büyük sorun.

ŞAKA DEĞİL GERÇEK: ARABA FİYATINA PLAKA

Araba sahibi olma isteği, genellikle araçla ulaşımın günlük işlerin kolaylaştırıcı etkisinden kaynaklanıyor. Ancak Çin bu konuda da oldukça katı düzenlemelere sahip. Büyük şehirlerde artan trafik yoğunluğu ve hava kirliliği sorunları nedeniyle hükümet çeşitli önlemler almıştı. Bu önlemler arasında en dikkat çekeni ise plaka sınırlamasıydı. Araç sahipliğini ve trafiği düzenlemek amacıyla getirilen bir uygulama olan plaka sınırlaması, şehirlerin trafik yükünü hafifletmeyi ve hava kirliliğini azaltmayı hedefliyor olsa da, araç sahiplerinin karşılaştığı zorlukları da artırıyor. Çin’in metropol kentlerinde araba sahibi olmak, yalnızca bir araç edinmekle sınırlı değil. Aracı kullanabilmek için bir plaka numarasına da ihtiyaç duyuluyor. Ancak plaka numarası almak, yüz binlerce kişinin başvurduğu çekilişlerde sadece küçük bir kısmının şanslı olduğu bir süreç. Ayrıca açık artırma yoluyla satılan plakaların fiyatları da, neredeyse bir araba fiyatında.

Haftanın belirli günlerinde sadece belirli plaka numaralarıyla trafiğe çıkılmasına izin verilen ülkede, elektrikli araçlar trafik sınırlamalarından daha az etkileniyor. Pek çok şehirde elektrikli araçlar için teşvik paketleri sunuluyor. Bu durum da şehir içindeki trafik kısıtlamalarından kaçmak isteyenler için bir avantaj sağlıyor. Elektrikli araçlar, bu tür kısıtlamalardan çok fazla etkilenmiyor ve şehirlerde daha fazla hareket serbestliği kazanıyor.

MİLYON DOLARLIK PARK YERİ

Çin’in özel idari bölgelerinden biri olan Hong Kong, finansal merkezleri, uluslararası iş fırsatları ve dinamik kültürel yapısıyla sürekli olarak yüksek talep görüyor. Hong Kong, hem yerli hem de yabancı yatırımcılar ya da metropoliten bir alanda yaşamak isteyenler için cazibe merkezi. Sınırlı toprak alanı ve yüksek nüfus yoğunluğu ise mülk fiyatları ve kira bedellerinin oldukça yüksek olmasına neden oluyor. Şehirde mülk fiyatları ve kira bedelleri oldukça yüksekken, haliyle park yerleri de bu yüksek maliyetlerden nasibini alıyor.

Hong Kong’daki asıl problem arabanızı nereye park edeceğiniz.Özellikle ‘The Peak’ semti, Hong Kong Adası’nda yer alan ve şehrin en prestijli bölgelerinden biri olarak bilinen lüks bir yer. Bu bölgede bulunan park yerleri, yalnızca konut sakinlerine değil yüksek gelirli bireyler ve iş insanlarına da hitap eden bir kompleks içinde yer alıyor. Bu durum, lüks araç sahipleri arasında park yeri satın alma yarışını körüklüyor ve park yerleri satışını bir sektör haline getiriyor. The Peak’teki Mount Nicholson’ın küçük mahallesindeki bir park yeri 1,3 milyon dolara, yani 44 milyon 118 bin 490 liraya satıldı. Bir park yeri için önceki dünya rekoru ise Ekim 2019’da 33 milyon lirayla, Hong Kong’da kırılmıştı. Üstelik pahalı park yerleriyle ünlenen tek ülke Çin değil!

Park yerlerinin sınırlı olması ve yüksek maliyetler ile kullanıma sunulmaları, sadece Çin’e özgü bir problem değil. Güneydoğu Asya’da bulunan küçük bir ada ülkesi olan Singapur’da da park yeri büyük bir sorun. Hatta başkent Singapur’da Hamilton Parks isimli 30 katlı lüks binalarda oturan vatandaşlar, lüks araçlarını araba asansörleri ile evlerine park etmek durumunda kalıyor. Hamilton Parks isimli apartmanlardaki dairelerin fiyatlarının ise 6 milyon sterlin ila 15 milyon sterlin arasında değişiklik gösteriyor. Bu da Türk lirasıyla yaklaşık 667 milyon 244 binlik bir fiyat demek. Kısıtlı toprak alanı ve verilere göre kilometrekare başına düşen 8 bin 155 kişi ile dünyanın nüfus yoğunluğu en fazla olduğu ülkelerinden biri olan Singapur’da da tıpkı Çin’deki gibi dikey yerleşim planları uygulanıyor. Şehirdeki arazi kıtlığı ve artan nüfus, yüksek binaların inşasını ve çok katlı konut projelerinin yaygınlaşmasını zorunlu kılıyor. Hamilton Parks gibi lüks apartman kompleksleri ise bu ihtiyacı karşılamak için tasarlanmış yüksek yapı örneklerinden. Ancak bu tür yerlere tahmin edileceği üzere yalnızca yüksek gelirliler erişebiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir